Mutluluk
denince aklınıza neler geliyor? Hangi anlarınız, gördüğünüz hangi şeyler, hangi
arkadaşlarınız, ve tabi devamlı karşımıza çıkan hangi ürünler, hangi markalar…
Nereye
baksam bir mutluluktur gidiyor. Mutluyum çünkü, mutluyum, mutlusun, mutluyuz… Günlerdir
düşündüklerim arasında, -insanlar mutlu olmak istiyor- deyip duruyorum. Biz mutlu olmak istiyoruz.
Neyle, nasıl, ne şekilde, kimlerle bu duyguyu hissedeceğimize kendimiz karar
veriyoruz. Alışverişle mutlu olmak, kitap okuyarak mutlu olmak, doğayla mutlu
olmak, bir markayla mutlu olmak, küçük bir hediyeyle mutlu olmak, bir kahveyle
mutlu olmak, baktığımız bir resimle mutlu olmak, dostlarla mutlu olmak, ailemizle mutlu olmak, bu böyle uzar gider ………….
Mutlu olmak istiyoruz. Özetle mutlu olmak için çeşitli anlar, kendimize nedenler yaratıyoruz. Bence çok da iyi yapıyoruz. Çünkü ben de pozitif düşünce gücüne, pozitif enerjilere, pozitif insanlara inananlardanım. Ne diyorlar, -pozitif insanları hayatınıza alın, negatifleri uzaklaştırın.- Bu yüzden #mutluolmakiçinküçükşeyler hashtagini çok seviyorum. (küçük bir not: Doğa Rutkay'ın -Mutlu Olmak için Küçük Şeyler- kitabını da heyecanla bekleyenlerdenim.)
Mutlu olmak istiyoruz. Özetle mutlu olmak için çeşitli anlar, kendimize nedenler yaratıyoruz. Bence çok da iyi yapıyoruz. Çünkü ben de pozitif düşünce gücüne, pozitif enerjilere, pozitif insanlara inananlardanım. Ne diyorlar, -pozitif insanları hayatınıza alın, negatifleri uzaklaştırın.- Bu yüzden #mutluolmakiçinküçükşeyler hashtagini çok seviyorum. (küçük bir not: Doğa Rutkay'ın -Mutlu Olmak için Küçük Şeyler- kitabını da heyecanla bekleyenlerdenim.)
Benim burada dikkatinizi çekmek istediğim konu ise, mutluluk felsefeleri üzerine yapılanlar.
Çevremizde
algılarımızı yakalamaya çalışan markalar, marka olmaya çalışanlar bunu
biliyor, bunun farkında tam da bizi kalbimizden vuracak pozitiflikler peşindeler….
Örneğin ellerden düşmeyen Coca Cola’nın başlattığı mutluluk felsefesini artık diğer markalarda da hissetmemek elde
değil. Aranızda bunların farkında olanlarımız var ya da yok.
Beni
yakalayanlardan birkaç örnek vermek istiyorum.
Örneğin,
LCW reklamlarında Nil Karaibrahimgil’in sesini duymak iyi hissettiriyor.
De
Facto reklam jinglende dansetmek istiyorum.
"… Mutluluk Büyük Şans, Hayat dediğin bir dans, Unutma Rahatla
Kendine hep Güven hep olanı düşünsen utanma.. Rahatla
Mutlaka bir yolu bulunur, bütün sıkıntılar çözülür
Defacto Giy Sende Rahatla …”
Birkaç haftadır dikkatinizi çektiyse Ülker, kırmızı logosuyla mutluluğu vurguluyor. Zaten
reklam, o kadar uzundu ki neymiş diye baktım sonunda ...Kendine hep Güven hep olanı düşünsen utanma.. Rahatla
Mutlaka bir yolu bulunur, bütün sıkıntılar çözülür
Defacto Giy Sende Rahatla …”
Eti’nin
yıllardır süren mutluluk sloganı ise tekrar reklamlarda.
Mc
Donalds’ın bizde yarattığı özellikle çocuklarda yarattığı sevgi ve mutluluksa çok
büyük.
Vazgeçilmez
lezzetler bisküvi, çikolata, dondurma gibi tatlı reklamları insanı mutlu
ediyor. Hatta denesem mi alsam mı diye düşünmeden edemiyorsun.
Kim
ne derse desin, ne yaparsa yapsınlar, aslında bizler neyle mutlu olduğumuzu çok
iyi biliyoruz. Bu mutlulukların peşinden gidersek de anlık değil, uzun süreli
iyi hissedebiliriz kendimizi.