haftamın notu

haftamın notu: Hayallerim bazen gerçek olmayacak kadar kendime güzelse, hayal kurmaktan nasıl vazgeçebilirim ki?

30 Aralık 2013 Pazartesi

Kokulu mağazalar

Bazı mağazaların kokuları var. Buna artık cidden inanıyorum. O markanın mağazalar arası bir koku koordinasyonu var..
Mesela bir SPX mağazasına yaklaşırken o bambu gibi tütsülü kokuyu hissedebiliyorsunuz. Veya LcWaikiki'deki şeker kokuları.. Geçen gün cacharel markasının önünden geçerken de güzel bir koku geliyordu:)
 
 
Sanırım bu, bazı markaların yaratmış olduğu bizlerin alışveriş isteğimizi de arttırmakla doğru orantılı. O markayla bütünleşmemizi sağlamak...


Bazı mağazalardaki müzikler de farklı. Bazısı daha hareketli, bazısı slow motion, bazısı gündemi takip eden müzikler çalışıyor. Bu müziklerden hoşlanırken, bazısı can sıkıcı veya gürültülüde olabiliyor!!! Bazen ben bile o müziklerin ritmine kapılıp eğlenceli alışveriş heyecanına kapılabiliyorum:) :) Bu marketlerde de oluyor. Güzel bir müzik eşliğinde süt almak sizi eğlendirebiliyor ;) ;) Sonra o sepet dopdolu :)


Aslında 5 duyumuza hitap eden pazarlama iletişim taktikleriyle karşılaşıyoruz. Gözümüze hitap eden orijinal paketlemeler, farklı ürünler, kulağımızda titreşen müzikler, dokunmadan almadıklarımız, illa dokunacağız, hatta açabiliyorsak paketi açıp içine bakacağız :/ ://
Kokusunu bildiğimiz mağazalar. Tadı damağımızda kalan ortamlar, yiyecekler, içecekler...
Bir de doğal kokulu olan yerler var. En güzelleri parfümerilerde olması gereken o kokular, ya da  bazı markaların çikolata yada kahve kokuları...
Ama benim en sevdiğim Kahve Dünyası'nın o dayanılmaz kahve ve çikolata kokusu.. Dayanılmaz, harika..

Bazen bir mağazaya girdiğimde sevdiğim bir müzik çalmaya başlıyor ve çıkmak istesem de çıkamıyorum, illa sonuna kadar dinleyeceğim hazır bulmuşken :) :) :)
 
Beğendiğiniz kokulu mağazalar varsa keyifli vakit geçirmeyi ihmal etmeyin, tadını çıkarın, anınızı yaşayın. Bu yıla girerken öğrendiğim Carpe Diem felsefesiyle...
 
 
 


26 Aralık 2013 Perşembe

Rengarenk ışıltılar

2014 yılına girmemize günler kala yeni yıl süslemeleri her yerde :) İnsana heyecan veren patlayan havai fişekler gibiler..
Nereye baksak karşımıza çıkan AVMler, yeni yılda rengarenk. Soğuk havalarda kaçışma noktam olan bu alışveriş merkezleri ışıl ışıl bir dünya sunuyor sanki. Uğradığım yerleri resmetmek beni de ışıldatıyor :)
 
 
 İstinye Park ışıltılarıyla parlıyor ;)

 
 Cevahir'de büyük hediye paketi ;)
 
ve benim gibi birçok resim çekenler... sosyal medyanın heyecanı burada başlıyor işte.. Bulunduğumuz yeri işaretlemek, "ordaydım" demek ;) Ordaydılar kaç bin kişi... Orda olanların arasına bir tıkla katılıveriyorsun. Kendimiz hakkında bir bilgiyi isteğimizle yayıyoruz.. Heyecanlarımızı paylaşıyoruz. Mutluluklarımızı, kimi zaman hüzünlerimizi..

 
 İstinye Park'ta ışıltılı geyikler ;)

 
 Capacity'de yeni yıl evi :)

Bu rengarenklik alışveriş isteğini de uyandırmıyor değil. Alışveriş edelim etmeyelim bu merkezleri dolduran bizler yeni yıl heyecanını buralarda görebiliyoruz. Yeni yıl, yeni umutlar, yeni bir hayatın başlangıcı gibi duruyor kimimize göre.

 
Galeria'da yılbaşı ormanı :)

Mağazalardaki renkli süslemeler, kimi yeşil, kimi beyaz çam ağaçları, kimi kağıttan yapılmış olanları.. Mağazaların tasarımsal yeni yıl konseptlerinden dikkat çekenleri var. Örneğin, Capitol Boyner mağazaları bunu başarıyla gerçekleştirmiş. Oynayan kuklalar yaratıcıydı.

 
 Capitol'de mavi-mor damlalar ;)

Tüm bunlara bakmak bile gözlerimi kamaştırıyor.. 2014 yılında rengarenk olalım. Hayallerimizin gerçekleştiği, umut etmeyi bırakmadığımız yepyeni olsun herşey..




16 Aralık 2013 Pazartesi

kurumların kimlik kartları



Kurumsal bir yapı içine girdiğinizde firmanın logosundan, verdiği mesaja kadar gözünüze çarpan her şey bir bütünlük içerdiğini farketmişsinizdir. Dünyamıza giren markaların çokluğu kafamızı karıştırsa da beğendiğimiz, beğenmediğimiz bir çok firma mevcut. Ama bugün kurumsal kimlik yapısında nelerin önemli olduğunu ele alırsak karşımıza birçok şey çıkıyor.
  
Bu yapılandırmayı bazı firmalar çok önem verse de, kimisi pek de önemsemiyor. Karşıma çıkan tea markasının kimlik yapısı hoşuma gitti. 
 
Bir kurumun kimliği dendiğinde aklımıza sadece kurum içinde kullanılan kalemler, kağıtlar kartvizitler gelmemelidir. Kurum kimliği uzun süreçlerden oluşuyor. Bu süreç uzun bir zaman dilimini kapsamakta. Bu yüzden kurum kimliğini oluşturmak, her kurum için geçerli olmayabiliyor.
Kurum kimliğinin unsurlarından, kurum felsefesiyle firmanın hedef kitlesine, bulunduğu ülkeye veya uluslararası düzeydeki hedef kitlesiyle ve paydaşlarıyla bu felsefeyi bütünleştirmek gerekiyor. Farklı olmak için fark yaratmak gerekiyor.


Markanın bakış açısını yansıtan kurum kültürü kurumun her fonksiyonuna yansımaktadır. Kurumsal dizayn oluştururken ise, kurumun kültürünü tasarımsal hale getiren, ürünleriyle, ambalajından, satış noktalarına kadar yansımaktadır.

 
Kurumsal iletişim boyutunda firma ele aldığı halkla ilişkiler, sponsorluk, sosyal sorumluluk kampanyalarıyla, kurumsal reklamlarıyla beraber hedef kitlesiyle iletişim sağlar. Vermek istenilen mesaj(lar) iletişim boyutunda karşımıza çıkar. Burada önemli olan açıklık ve dürüstlüktür. Her kurumun hedef kitlesine ulaşması çeşitli pazarlama yollarıyla olmaktadır. Bu iletişim boyutuyla beraber kurumun çevresine yansıttığı davranış şekli kurumla bütünlük oluşturmalıdır.
Örneğin, Coca Cola,
  
 
Marka, “live on the Coke side of life” / “Hayatın her anında Cola ile yaşa” mesajını her reklamında yansıtmaktadır. Coca-Cola’yı hayatın her noktasıyla bütünleştirerek ürünün hissettirdiği mutluluk, heyecan, gençlik, canlılık duygularıyla bütünleştirerek Hedef kitle ile marka arasında etkileşim ve sempati duyulmasını, ürün ve/veya ürünleri içildiğinde, satın alındığında  kişide mutluluk uyandırdığını bir nevi bağımlılık yaratarak bunu sağlamaktadır. Dikkat edilirse, reklamlarda kullanılan her insan figüründe gülümseme ifadesi bulunmaktadır.

 
Ekonomik, toplumsal, siyasi, bilgilendirme, kalite davranışları kurumları  birbirinden ayırmaktadır. Kimisi güvenilir, kimisi muhafazakar, kimisi çok yönlü, kimisi kötü bilgilendirmeler yaparak ayrılmaktadır. Müşteriler de onlara yansıyan mesajlara göre, markaları takip etmekte, ya markayla olumlu bir iletişime geçerler ya da o markadan hoşlanmazlar. Kurumun imajıyla yansıtmak istediklerini bir objeyle, bir kişiyle, bir maskotla vb. özdeşleşerek kurum kimliğini yansıtır.
  
 
Her markanın hedef kitlesi farklılık gösterdiği gibi bazı markalar ise daha büyük düşünüp tüm dünyanın onların ürünlerini alması, takip etmesini istemektedir. Büyük başın büyük derdi olur misali, uluslararası bir marka zorlukları getirse de kurumun oluşturduğu kimlik yapısı ne kadar sağlam olursa başarısı da o kadar kalıcı olacaktır. 
 

13 Aralık 2013 Cuma

Bilinçaltı ürün-marka-jingle

Bazı reklamlar var ki, reklam başlarken hangi marka olduğunu anlayabiliyorsun, ürünle markanın bütünleşmiş olması hafızamızda kayıtlı gibi. İster istemez gördüğümüz her imge bize bir markayı hatırlatabiliyor.

 

Örneğin, birden karşıma çıkan bir fıstıklı çikolata reklamı bana markayı hemen hatırlatıyor:) Renk, ürün ve marka. Tabi hemen hangi ürün olduğunu biliyorum ;)

 
 
 
 
 
şimdi olsa da yesek dedirten şu çikolata reklamları :)

 

 
ya da "ben bu müziği tanıyorum" gibi, bazı ürünlerin reklam müzikleri de dikkat çekici oluyor.. ve hemen hafızamıza kaydediyoruz.. hatta bazı markalarla bütünleşmiş jingle müzikleri tekrar gündemde. 90'ların unutulmayan reklam jinglelarından Kelebek Mobilyanın jingle tekrar karşımızda.."bir yere döşenir, her yere döşenir, Ke-le-bek" :))
bunun yanı sıra, "her ev güzel İs-tik-bal-le" ya da "Bürotime" reklamlarını da es geçmemek gerekir.. Bu örnekler çoğaltılabilir. İsterseniz aklınıza gelenleri sizde yazabilirsiniz.

 

Tabi bu rekabet ortamında bazı markalar elinde varolan tüm silahları tekrar gündeme taşıyarak hedef kitleyle, tüketiciyle iletişim kurmaktan yatıyor. İletişim kurmayı ister geleneksel medyadan, ister sosyal medyadan deneyebiliyorlar. Web sayfası olmayan firmayı firma saymayıp, artık sosyal medyadan olmayan firmaya bile şaşkınlıkla bakabiliyoruz.


 Bu yüzden yaratılan her ürün-marka ilişkisini bazen hedef kitleye tekrar hatırlatmak gerekiyor. Bu yüzden firmalar, gündemi iyi takip ederek ilerleyebilirler. Bu bir slogan, günümüze uyarlanan bir jingle, dikkat çekici bir reklam olabilir.

30 Kasım 2013 Cumartesi

İnternette Gözümüzü alanlar


 

Bilgisayarınızdan, telefonunuzdan tabletinizden internetteyken ekranda yanıp sönen reklamlar bazen gözünüzü alıyor mu? Aslında farketmeden bilinçaltımıza işleyen şu reklamlar, ilanlar vb..
Bir sayfaya girdiğinizde ilgilenip ilgilenmediğinizi soran reklamlar, istekler... sizse defalarca
"ilgilenmiyorum"a bassanız da hep karşınıza çıkan yazılar.. siz bıkmışken onlar bıkmaz.. Bu olay bankamatiklerde bile uygulanabiliyor bazen!! sizi nerde yakalarlarsa;)

 


Sosyal medya doğru kullanıldığında faydaları çok olan bir mecra. Eğer markanızı doğru şekilde konumlandırabilir, sosyal medyanın özelliklerine uygun şekilde hareket edebilirseniz çok ciddi faydalar elde edebilirsiniz.
Geleneksel medyada bir reklamın etkilerini daha uzun yollardan anlayabilirken, sosyal medyada yaptığınız bir çalışmanın etkilerini çok daha hızlı görüyorsunuz. Sosyal medyada birebir müşteriyle muhatap oluyorsunuz. Bu açıdan bakıldığında çok güçlü bir iletişim platformu.
Bu platformdan doğru şekilde yararlanırsanız, müşterilerinizle daha güçlü bir iletişiminiz olur. Daha önce ürünlerinizi kim alıyor, ürünler hakkında ne düşünüyorlar tam olarak bilemezken şu an direkt tüketicinizle muhatapsınız.

 

 Eskiden tüketici araştırmalarına, odak gruplara önemli ölçüde para harcayan markalar şu an sosyal medya sayesinde kendi tüketicileriyle bağlantı içindeler, onların olumlu, olumsuz eleştirilerinden, yeni fikirlerinden anında haberdar oluyorlar.
 
 
Sosyal medya reklama göre daha kalıcı bir etkiye sahip. Reklama harcadığınız paranın bir kısmı gerçekten boşa gidiyor. Çünkü tüketiciyi yakalayamıyorsunuz. Onu kaçırabiliyorsunuz. Ya da çok izlenen programlara reklam vermeniz gerekiyor. Bu programlarında reklam fiyatları çok yüksek.
Sosyal medyanın en olumlu etkilediği kesimlerden biri, reklam bütçesi daha düşük markalar. Reklam bütçeleri düşük firmalar klasik medyada yeterince yer alamazken, sosyal medyada daha rahat yer alabiliyorlar. Daha kalıcı işler sergileyebiliyorlar.
                                             

 
 
 
 


13 Kasım 2013 Çarşamba

Sponsorlar Her Yerde...


Hiç farkettiniz mi hayatımızın her alanında sponsorlar karşımıza çıkmakta. Örneğin, futbol ya da basketbol maçlarını izlerken, bir festivale ya da etkinliğe katıldığımızda kendini belli etmekten gurur duyan, hedef kitleye yönelik yapılan hareket çalışmaları.
Son 10 yıllık dönemde dünyada  pazarlama bütçelerinde sponsorluk çalışmalarına ayrılan pay hızla artmaktadır. Sponsorluğun diğer iletişim harcamalarına kıyasla daha ekonomik bütçelerle hedef kitleye doğrudan ulaşmayı mümkün kılması tüm dünyada pazarlama iletişiminde sponsorluğa daha fazla pay verilmesini ve “dünyanın en hızlı gelişen pazarlama aracı” olarak nitelendirilmesini sağlamaktadır.
 
 

 Sponsorluk Nedir? Bilgi ve iletişim çağında yaşadığımız günümüzde rakipler arasından ön plana çıkmak, farkındalık yaratmak, hedef kitleyle duygusal bir bağ kurmak ve az bütçelerle geniş kitlelere ulaşmak önemli. Artık tüketiciler yalnızca bir ürün ya da hizmeti satın almıyorlar, aynı zamanda o ürünün sunduğu hayat tarzını, hikayeleri, deneyimleri ve duyguları satın alıyorlar. Son yıllarda bu amaçları gerçekleştirecek bir pazarlama aracı diğer pazarlama araçları arasından ön plana çıkmaya başladı. Bu etkin araç; Sponsorluktur. Sponsorluk çok etkin bir pazarlama tekniğidir, bağış ya da yardım değildir. Sponsorluğun amacı kurumu ya da ürünü tanıtarak imajı oluşturmak, güçlendirmek, indirekt olarak satın alma tercihlerini etkilemektir.
 
 
 
Hangi konularda sponsorluk yapılır? Dünyada en yoğun olarak yapılan sponsorluklar spor, müzik, kültür-sanat, eğitim, sağlık konularını içeriyor. Araştırma-geliştirme, arkeoloji konusundaki projeler de kurumlarca sıklıkla tercih ediliyor. Eğitim ve Sağlık her gruptan kişinin en çok sponsorluk yapılmasını istediği faaliyet alanlarıdır. En bildiklerinizden, spora sponsor olan firma örnekleri, Beko Basketbol Ligi, Türk Telekom Arena Stadyumu gibi...

Gündemde olan Vodafone Arena
 
Festival  sponsor firma örnekleri: Rock’n Coke Coca Cola, Yapı Kredi Caz Festivali..
Dizilere sponsor olan altın firmaları: Koçak Gold , Altınbaş ( kendi sektöründe dizilere sponsor olan ilk firma özelliğini taşıyor.)

 
Sadece sponsorluk yapmak yeterli mi? Hayır, sadece sponsorluk yapmak yeterli değil. Önemli olan doğru sponsorluk yapmaktır. Hedef kitleye, kurum stratejisine uygun doğru projelerin seçilerek, kamuoyunda yeterli algılamayı sağlamak için uzun süre devam ettirilmesi şarttır. Sponsorlukların doğru iletişim stratejisi ve halkla ilişkiler uygulamaları ile desteklenmesi ve değerlendirilmesi başarıda önemli rol oynar.

 

 
 
Sponsorluğun reklamdan farkı? Doğru yapılan sponsorluklar hedef kitleye en kısa yoldan ve en etkili şekilde ulaşır. Tüketici reklamın parası ödenerek yayınlandığını bildiği için reklama ön yargılı yaklaşırken, önem verdiği konudaki sponsorluklardan daha çok etkilenir. Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, kamuoyu artık topluma katkıda bulunan şirketlere daha çok itibar ediyor ve bu tercihi tüketime de yansıtarak satışları arttırıyor. Çünkü tüketiciler artık ürünün kalitesi kadar onu üreten kurumun imajına da önem veriyor. İmaj geliştirmek için de sponsorluk en uygun iletişim araçlarının başında geliyor. Sponsorluk yapmak reklamdan daha etkilidir.


İstanbul Üniversitesindeyken hem İletişim fakültesi Dekanımız, hem hocamız Prof.Dr.Aydemir Okay'ın Sponsorluk üzerine yazığı kitabını bu konu için tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
 
 

5 Kasım 2013 Salı

Sosyal Medyadaki Krizler



İ.Ü. iletişim fakültesindeki yüksek lisansımın son aşamasında sosyal medyada kriz yönetimini inceledim. Bugün size incelemelerimden yola çıkarak dünyamızı ve ülkemizi etkileyen çeşitli kriz süreçlerine karşı Halkla ilişkiler açısından nasıl yaklaşılabileceğini yorumlayacağım.
  
 
Çeşitli kriz tanımlarına bakıldığında krizler kuruluşlar için beklenmedik bir olay ve büyük bir tehdit unsuru oluşturmaktadır. Bu tehdit unsurunu iyi değerlendirebilmek ise, yine kuruluşların yönetim stratejilerinde saklıdır. Kuruluşun yaşadığı krizi, lehine veya aleyhine çevirmek yine kendi elindedir. Krizde yaşanan olayların etkilerini en aza indirmek için hızlı hareket etmek çok önemlidir.
 
 
Kriz anlamı itibariyle tehdit oluşturan bir olay niteliğinde görünse de, kuruluşlar kriz süreçlerini doğru stratejilerle yönetirse bir fırsat doğabilir. Kuruluşlar için önemli olan en az zararla, hedef kitlelerini kaybetmeden, satışlar düşmeden krizi engellemektir. Krizlerde fırsatlar iletişimin iyi yönetilmesi ile doğru orantılıdır. İletişim,  kamuoyundaki algılamaları olumlu veya olumsuz şekilde etkilemektedir.

 

Krizler çeşitli şekillerde karşımıza çıkabilir. Eğer dikkat ederseniz bunu medyada ekonomik kriz, devlet krizi, kupa krizi, çevre krizi, personel krizi vb. şekillerde karşımıza çıktığını görebilirsiniz. Halkla ilişkilerin önemi, kriz dönemlerinde daha çok hissedilir. Günümüzde giderek artan rekabet ortamıyla beraber, teknolojinin hızla gelişmesi, internetin hayatın önemli bir parça haline gelmesi kuruluşları daha zor bir mücadele içine sokar. Bu yüzden farklı olmak gerekir. Kuruluşlar topluma kazandırdıklarıyla, ürün kalitesiyle, sosyal sorumluluk projeleriyle, çevreye gösterdiği duyarlılıkla marka yolunda ilerleyerek sektörde bir yer edinir. Bu ilişkilerde halkla ilişkiler aktif rol oynar.
 
Teknolojinin ilerlemesiyle geleneksel medya araçlarının yanında sosyal medya araçları da kuruluşların gündemine oturmuştur. Sosyal medyanın hızlı, maliyetinin düşük olması nedenleriyle kuruluşlar buradan takip edilmektedir. Sosyal medya, bir kişiden iki kişiye giden ileti, beş kişiye, on kişiye, milyonlara yayılabilir bir sistem yaratmıştır. Özellikle günümüzde Twitter ve Facebook’un etkin kullanılmasıyla her olumlu ve olumsuz olay paylaşılmakta, yorumlar yazılmaktadır.
 
Eğer bir kuruluş çevreye, insan sağlığına zarar veren, tehdit yaratan bir kriz ortamı içindeyse kuruluşun sosyal medyada hızlı hareket etmesi gerekir. Çünkü kullanıcılar beklemez ve karalamalar başlayabilir. Sosyal medyada kriz iletişimini yönetmek, halkla ilişkilerle iç içedir. Çift yönlü bir iletişim yapısı içinde olan halkla ilişkiler, kuruluşlar ve halk arasında sözcü olur. Kuruluşun her yaptığı, her açıklaması izlenir. Bu yüzden sosyal medya ortamlarında atılacak her adımda dikkatli olmak gerekir.
 
 

 Kuruluşların dikkat etmesi gereken bir nokta da sosyal medyada her mecranın farklı oluşudur. Bu yüzden her mecraya ayrı bir tarz gerekir. Ama kurum imajı bozulmadan verilmek istenen mesaj ortak olabilir. Twitter’da yorumların, fikirlerin, deneyimlerin hızla paylaşıldığı düşünülürse, kuruluşlar kriz dönemlerinde kurum yapısını bozmadan, güvenilir, samimi bir yaklaşım içinde olmalıdır. Böylece krizi daha az zararla atlatma şansı doğabilir, krizden önceki kurum yapısı işleyişine geri dönülebilir.
 
Bu yüzden şeffaflık, dürüstlük, paydaşlara karşı samimiyet, hızlı hareket etme, krizlerde proaktif davranma yeteneği, itibar ve olumlu izlenim için kriz yönetiminin devrede olduğu her medya ortamında halkla ilişkilerin yönetim gücü gereklidir.